• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Ana Sayfaya Dönüş

En Çok Okunan Yazılarım

Güncel 

Yazılarım

Yorumlar

İletişim

Makamın Gücü, Yalan ve Güven

(gtag.js)
Nizamı Mülk'ün Siyasetname'sinde yer alan Darb-ı Mesel ile konuyu ele alalım.

Bir koyun sürüsünün emniyetinden sorumlu olan çoban köpeği yıllarca sürüyü kurtlardan korur ve hiç sürüden koyun eksilmesine müsaade etmezmiş. Bir dönem gelmiş, sürüden koyunlar eksilmeye başlamış. Sebebini merak eden mal sahibi gizliden sürüyü izlemeye başlamış ve gece bir dişi kurt gelmiş. Erkek köpek peşinden gitmiş ve dişi kurdun üzerine çıkmış, işini bitirip kenara çekilip yatmış. Kurt sürüden bir koyunu parçalamış ve yemiş. Köpek hiç sesini çıkarmamış, sahibi bunu görünce, köpeğin menfaati için ses çıkarmadığını anlamış ve köpeği öldürmüş. Çadırın kapısına köpeğin ölüsünü asmış.

O gün çadırı ziyaret eden ve asılı köpeği göre Sultan merakla hikâyeyi dinlemiş. Sultan sarayına dönünce kendini sürünün sahibi, veziri sürüyü koruyan köpek, sürüyü ise halk olarak yorumlamış. Sabah kalkınca en güvendiği vezirin defterlerini istemiş ve defterlerin incelenmesinden halkın adalet ile yönetilmediğini anlamış. Halkın dertlerini aktarabilmesi için ona verdiği salahiyetleri kaldırmış, halkın mahkemede dert ve şikâyetlerini dile getirmesini emretmiş.

Bu hikâyede sultan yetkili kıldığı vezirin verdiği her bilgiyi doğru kabul etmiş ancak dinlediği hikâyeden sonra vezirin mesajlarının sorgulaması gerekliliğini anlayarak halkın derdini dile getirebilmesi için vezirin yetkilerini kaldırılmıştır. Yetki güçtür ve kötü ve adaletsiz kullanımı kitlelerde korku oluşturur. Darbı meselde halkın susmasının iki nedeninin vezirin yetkisini kötüye kullanılması ve korkudan kaynaklandığı yorumu yapılabilir.  

Sultan vezirin yalan söylediğini bir noktada anlamış ve konuyu inceleme ihtiyacı duymuştur. Hayatta her yalanın sorgulandığı an, zaman mutlaka gelecektir. Hiçbir yalan üzerine kurulan güven sonsuza kadar süremez.

Dünyada siyasetinde rakibini yalancılıkla suçlamak yaygın olarak görülmektedir. Siyasetçiler kullandıkları dil kalıplarında yalnızca rakiplerini suçlamakla kalmamakta aynı zamanda kitlelere doğru olmayan, yanlış bilgiler aktarmaktadır. Siyasilerin kullandığı verilerin doğruluğunu kontrol eden PolitiFact'e göre Trump'ın topluma aktardığı verilerin %60'ı Hillary Clinton ise %12 oranında doğru olmadığı tespiti yapılmıştır.

Siyasette kitlelere, bireylere farklı siyaset odaklarından veya sosyal medya kanallarından sürekli veri, bilgi akışı söz konusudur. Bu akışta; bireylerin bilgi düzeylerinin yeterli olmaması, konuların eğitim ve uzmanlık alanlarının dışında olması, araştırma için zamanlarının olmaması, çok fazla yeni verinin sürekli akması, dikkat eksikliği, gündemin hızlı değişmesi ve soru sorma becerisinin eksikliği gibi nedenler ile kullanılan verilerin doğru veya yanlış olduğu kontrol edilememektedir. Bu nedenlerin etkisi ile bireyler, siyasi mesajları kısmen veya tamamen doğru kabul edebilmektedir.

Yalan dünya üzerinde tarih boyunca insan ilişkilerinde ve siyasette her zaman yer bulmuştur. Siyasette kazanmak isteyenler yanlış, eksik veya doğru olmayan veri veya bilgileri hep kullana gelmişlerdir.

Hikâye de sultan vezire olan güven ve sevgisinden dolayı onun görevindeki başarısını, yalanlarını sorgulamamış ve vezirin söylediklerini doğru kabul ederek, inanmıştır.

Benzer şekilde, seçmenin liderin siyasi mesajlarını doğru kabul etmesinde seçmenin gönlünde edindiği yer, sevgi ve lider olarak benimsemesi faktörleri değerlendirme de önemli yer tutmaktadır. Seçmen yanlış veya yalan söylediğini bildiği halde liderin gücüne, pozisyonuna, lidere karşı olan sevgisine veya liderden olan beklentisine göre mesajları doğru kabul edebilmektedir. Liderin güvenirliğini dürüstlüğünü sorgulamamaktadır.

Seçmen, bireyler lidere olan duygusal bağlılıklarının veya sadakatlerinin sonucu olarak liderin her mesajını doğru kabul edebilmektedir. Sosyal medyada A partisinin lideri şu sözleri söyledi diyerek B partisinin liderinin sözleri olarak ifade edildiğinde seçmen muhalif lideri eleştirirken, pardon onu A partisi lideri söylemiş, ben yanlış ifade ettim dediğinde; seçmen bu sefer olumsuz eleştirdiği fikir ve sözler ile ilgili tam tersini söyleyebilmektedir. Seçmen anında söylediklerinden ve fikirlerinden dönüş yaparak benimsediği liderin görüşlerine uygun olarak tutum olmaktadır. Liderin verdiği eksik, yanlış bilgilere rağmen seçmen desteğini devam ettirmektedir.

Hikâye de halk şikâyetlerini Sultana hiç iletmemiş, mağdurlar toplum tarafından bilinirken, bütün toplum sultan fark edene değin sessiz kalmıştır. Darbı meselde olduğu gibi geçmişte veya günümüzde kişiler kişisel beklenti, korku veya lidere olan hisleri nedeni ile sessiz kalmayı tercih edebilmektedir. Hikâyeden anlaşıldığı gibi veya sosyal medyadan izlenen birçok örnekte olduğu gibi yalnızca liderin dürüstlüğü değil seçmenin dürüstlüğü ve muhakeme becerisinin sorgulanmasının gerekli olduğu günümüzde tartışılan bir gerçekliktir.

Seçmenin çıkar isteği, beklentileri, korkuları, egosu, kendini sevmesi veya güçlünün yanında yer alarak güç kazanma isteği söz konusu olabilmektedir. Her insan düşünme biçiminde farklı verilere önem vererek karar vermektedir. Bireylerin karar sürecinde seçeneklerden birinin belirlenmesinde faktör olarak ağırlıklı rol oynayan verilerin öne çıkmasında tecrübe, bilgi, inanç, değerler, duygular, duygusal kavramlar, beklentiler ve toplum psikolojisi yer tutmaktadır.

Lider kitlelere verdiği mesajların bireyleri etkilemesi, etkisinin sürdürülebilmesi "Siyasette gönüllerin Fethi" için mesajlarda tutarlılık ve algı yönetimi tekniklerinin kullanımı söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, liderin temel amacı verdiği mesajların kabulü ve seçmen kitlesinin sorgulamadan mesajların kabulünü sağlayarak kitle bütünlüğünü sağlamaktır.

Günümüzde bilgi birikimi ve teknoloji de değişim olmakla birlikte, insanın fıtratı değişmediği için eksik veri, doğru olmayan veri ve bilginin kullanımı geçmiş ve günümüz açısından benzerlik göstermektedir. Lider ve seçmen insan olarak değişmedikçe, yalanın kullanımı, güven duygusu ve insanın doğru kabulü zamana bağlı olarak değişim göstermeyecektir.

Rakip liderlerden sadece yakınmak yeterli değildir. Birey olarak kişinin önce kendisine daha sonra topluma bakarak rakibi ve rekabet koşullarını anlamaya çalışması günümüzün ihtiyacıdır.

Toplumlar layık oldukları biçimde yönetilirler.

Saygılarımla
Fikret GÜZELLER