• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Ana Sayfaya Dönüş

En Çok Okunan Yazılarım

Güncel 

Yazılarım

Yorumlar

İletişim

Neden Hedef Türkiye?

(gtag.js) Yazıyı 18 Agustos 2018 tarihinde kaleme almıştım. Yazının tarihi eskidi ancak içeriği eskimedi. Televizyon kanallarında, basında parça parça analizlere ulaşabiliyorsunuz, bununla birlikte resmin tamamını görmek istiyorsanız, lütfen yazıyı okuyunuz. Umarım uzun olması sıkıcı olmaz. İçeriği beğenirseniz, yazıyı insanlarla paylaşınız. Saygılarımla

Bu yazının yayınlanmasından 4 yıl sonra başlayan ukrayna savaşı aslında Türkiyenin ABD tarafından kuşatılmasına bir adım olarak görülebilir. Bu kapsamda Dedeagaç'ta ABD nin üs kurmasını ve silah yardımını birlikte değerlendirebilirsiniz. Güneyimizde PYD ye verilen siyasi, ekonomik ve askeri desteklerde bu resmi bütünleştiren bir planlamanın parçasıdır. Lütfen okurken bölgedeki ve dünyadaki gelişmelerin uzun vadede ülkemize etkilerini düşününüz.

Washington Post gazetesinin 7 Ağustos 2003 tarihli nüshasında Condoleezza Rice imzalı yayınlanan makalede başlık aynen şöyleydi: “Orta Doğu’yu Dönüştürmektir". Makalede " Orta Doğu’nun dönüştürülmesinin ve bu bölgenin istikrarsızlığının Amerika'nın güvenliği için tehdit olduğunu" vurgulamaktadır.

Hafızamızı tazeleyecek olursak; kendisi 26 Ocak 2005 tarihinde Dışişleri Bakanı olmadan önce 2001-2005 yılları arasında Başkanın (George W. Bush) Ulusal Güvenlik Danışmanı pozisyonundaydı. Çok daha öncesinde (1993-1999) Stanford Üniversitesi’nde Rektör Yardımcılığı görevini yürüten Bayan Rice, aynı üniversitede Uluslararası Güvenlik ve Silahlanma Kontrol Merkezi mensubuydu. Tabii 1986 yılında Dış ilişkiler Konseyi’nde burslu bir şekilde uluslararası ilişkiler alanında kariyerini geliştirirken ABD Genelkurmay Başkanlığına bağlı özel asistanlık görevini de yürüttüğünü ayrıca anımsamakta fayda var. Tabii 1989-1991 yılları arasında –Almanya’nın yeniden birleştiği ve Sovyetler Birliği’nin son günlerini yaşadığı dönem- Baba Bush yönetiminde Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Sovyetler ve Doğu Avrupa ile ilişkilerden sorumlu danışmanlığı da ayrıca dikkat çekicidir.

Peki Dışişleri Bakanı Rice ne diyordu?  
    
-Amerika’nın görevi Ortadoğu’da daha fazla refah, özgürlük ve demokrasi isteyenlerle birlikte çalışmaktır.

-BM kararlarını ihlal eden Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları Amerika ve dünya için tehdit oluşturmaktadır.

-Ortadoğu’da dönüşüm kolay olmayacaktır ve zaman alacaktır.

-Süreç sonunda bölgede Serbest Ticaret Bölgesi kurulabilir.
 
Bu yazının kaleme alındığı tarih sonrasında gerçekleşen olaylar ise sırasıyla; 2010 Fas, 2011 Tunus Arap Baharı hareketleri, 2011 Libya iç savaşı, Mısır'da darbe, Suriye'de başlayan Arap Baharı.

Görüyoruz ki; yaşadığımız savaş ve sonuçları bütün hepsi Ortadoğu'nun dönüştürülmesi politikalarının bir sonucudur.

Muhtemelen Bayan Rice, kişisel kariyeri ABD’nin uygulamaya konulan uzun vadeli stratejiye uygun olduğu için bu göreve getirilmiştir. Önceki yazılarımda altını çizdiğim gibi Amerika'nın politikaları uzun vadelidir ve kişilerden bağımsızdır. Bu politikaları başa gelen yetkililer uygular, yalnızca bazen yaşanan gelişmelere göre uygulama zamanı değişir. Başkan Trump'ın çılgın olmasının konu ile ilgisi yoktur, ABD yönetiminde kim yetkili olursa olsun uzun vadeli stratejilere bağlı kalmalıdır.

Ortadoğu ve Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerde yaşanan iç karışıklıklarda kullanılan kavramlara baktığımızda insan hakları, demokrasi, polis şiddeti, işsizlik, (daha çok aş ve iş isteği), yiyecek sıkıntısı, kötü hayat koşulları, ifade özgürlüğü olduğunu görüyoruz. Toplumda rahatsızlık duyulan konular, algı yönetimi ve psikolojik harp teknikleri ile birleştirilerek karmaşa, kargaşa ve çatışma ortamı bu kavramlar üzerinden oluşturulmuştur.

Yaşanan olayların sonucunda Libya, Mısır, Irak ve diğer ülkelere neler olduğuna ve bölge halkının ne elde ettiğine baktığımızda şunu açıkça söyleyebiliriz. İç karışıklıkların sonucunda bölge ülkelerinin ve Ortadoğu halkının kaybedenler olduğu ve yaşam şartlarının iyileşmediği, iç savaşların yaşandığı ve binlerce insanın öldüğü görülmektedir.

En yakın örnek olarak, Suriye'de olan iç savaşın sonucunda ülkemiz sığınmacılar için 30 milyar dolar harcama yaptı. İç savaşın sonucunda Amerika bölgede kullanabileceği yeni paketlenmiş, yeniden isimlendirilmiş bir terör örgütü temin etti. Türk ordusu milli menfaatlerimizi korumak için Suriye de savaşmak zorunda kaldı. Ülkemiz ve Suriye halkı kaybedenler tarafında yer aldı.

ABD tarafından güzel şık paketlenmiş kavramların altında sürdürülen savaşın nedenini anlamak için ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın " Ortadoğu'daki istikrarsızlık ABD güvenliği için tehdittir" ifadesinin nedenlerini anlamalıyız.

Bu tehdit nedir? Neden Amerika Ortadoğu'da, neden bölgeyi dönüştürmek istiyor, bunu çözümlemeliyiz. İstikrarsızlığın neden tehdit olduğunu maddeler halinde ele alarak konuyu daha anlaşılır kılmak istiyorum.
 
1.Ortadoğu Pazarına Sahip Olmak: Condoleezza Rice yazısında Amerika'nın Ortadoğu da olmasının ve bölgedeki dönüşümü istemesinin en önemli nedeninden bahsediyor. Bu neden şu öneri ile gündeme getirilmiştir, "Serbest Ticaret Bölgesi kurulması" bu öneri nedenlerden birinin ve en önemlisinin ekonomi olduğunu ortaya koyar.

Dünyada güçlü olmanın ve liderliğin en önemli unsuru, dominant ekonomik güç olarak dünya ekonomisinde etkin olmaktır. Güçlü ekonomiye sahip olan ülke, dünya ekonomisine liderlik edebilecektir. Güçlü ekonomi ve güçlü ordu birlikte var olabilir.

Dünya ticaretindeki önemli oyunculara baktığımızda Avrupa Birliği önemli bir oyuncudur, üreticidir ve Ortadoğu Avrupa Birliği için önemli bir pazardır.

Hem Rusya hem de Çin Ortadoğu'da ekonomik olarak var olmalarının gerekli ve zorunlu olduğunu bilmektedirler. Çin son dönemlerde Suriye de oyuncu olarak yer almaya başlamıştır. Rusya ve Çin enerji kaynaklarına sahip olması nedeniyle Ortadoğu'ya ilgi duymakta, bu bölge ile ticari ilişkilerini sürdürmek istemektedir.

Ülkemiz bulunduğu konum itibari ile Ortadoğu ile ticaret konusunda avantaj sağlamaktadır. Ülkemizin konumundan sağladığı avantaj ile kurduğu ekonomik ilişkiler Amerika'nın uzun vadeli çıkarları ile çelişmektedir.
Ekonomik açıdan Ortadoğu pazarına sahip olan ülke dünya liderliğinde avantaj sağlayacaktır.
 
2.Arz, Fiyat ve Enerji Maliyelerinin Kontrolü: Dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %62’sinin, petrol üretiminin de yaklaşık % 30’unun Orta Doğu bölgesinde bulunması çok önemlidir.

Bölge ülkelerindeki mevcut enerji yatakları serbest pazarda harcanmakta olan para için kaynak teşkil etmektedir. ABD, petrol ve doğalgaz kaynaklarından elde edilen geliri mal satarak kendi ülkesine akıtmak istemektedir. Satış oldukça ülkesinde üretim ve istihdam olacaktır. Satışı yapabilmesi için bölgenin Amerika'nın kontrol edebileceği bir pazar niteliğinde olması gereklidir.

Satışlardan elde ettiği gelirin yanı sıra, Amerikan şirketleri Ortadoğu'da bölgedeki enerji kaynaklarını işleterek arz kontrolünde etkili olmak zorundadır. Bu yolla hem fiyatlar hem de enerji maliyetleri ile üretim maliyetleri üzerindeki kontrolüyle ABD dünya ekonomisinde daha etkin olabilecektir.

Bölgedeki işletmeci şirketlere baktığınızda ABD ve İngiltere'nin bu bölgede yer ve rol aldığını tespit edebiliriz. Bu şirketlerin ve kaynakların güvenliğini ise ABD ordusunun bölgedeki üsleri ve müttefikleri sağlamaktadır.

Amerikan pazarı; gelir kaynakları ile petrol ve doğalgaz arzında fiyatlar üzerindeki etkisiyle maliyet kontrolü sayesinde dünya ekonomisinde etkin olmak ve önemli bir kontrol mekanizmasını daha geniş anlamda elinde tutmak istemektedir.

Bölgenin pazar olması, üretimin ABD şirketlerince yapılması ve büyük ABD şirketleri aracılığı ile arz miktarını belirlemek ve fiyat tespitinde etkin olabilmek için Ortadoğu'da hedeflediği dönüşümü ABD'nin istediği şekilde tamamlaması gereklidir.
 
3.Bölgesel Çatışmalardan Çıkar Sağlamak: I. ve II. Dünya Savaşları’nın en önemli nedenleri arasında ekonomik nedenler yer almaktadır. ABD günümüzde ticaret savaşını sürdürmektedir. Bu ticaret savaşından birçok ülke gibi ülkemizde etkilenmektedir.

Ekonomik savaşın sonucunda bölgesel çatışmaların devam etmesi ve bu çatışmaların çok taraflı hale gelmesi söz konusudur. Silah, cephane, ilaç tedariki ve çalışabilecek genç nüfusun savaşlar aracılığı ile yok edilmesi için çatışmalar yaratmak ekonomik bir kazanç yöntemidir.

Bu çatışmalardan sonra fakirleşmiş ve yıkılmış ülkelerin inşasında ve ülke yönetimlerinin, anayasasının yazılmasında büyük oyuncular rol alacaktır.

4.
Doğalgaz ve Petrol Boru Hatları: Doğalgaz ve petrol boru hatlarının Türkiye'nin üzerinden Avrupa'ya ulaşması Rusya, Azerbaycan ve İran kaynaklarının işletilmesinde ve arzında doğal kaynak sağlayan ülkelere avantaj sağlarken ülkemiz bu yolla Azerbaycan, İran ve Rusya ile ilişkilerini geliştirmekte ve kuvvetlendirmektedir.

Ülkemiz, sürdürülebilir enerji ihtiyacını boru hatlarından sağlarken aynı zamanda gelir de elde etmektedir. Avrupa'ya enerji arzında ülkemiz etkin bir aktör konumuna gelmektedir.
 
5.Süveyş Kanalı ve Deniz Taşımacılığı: Süveyş kanalı Afrika ve Asya kıtasının kesiştiği yerdedir. Süveyş kanalı bölgesel ticarette önemli bir rol oynamaktadır. Napolyon Bonapart Mısır Seferi’ni İngilizlere ticareti ve ekonomik açıdan zarar vermek için yapmıştı. Tarih değişse bile coğrafya değişmedikçe aynı yaklaşımlar farklı isimler ve projelerle ülke politikalarına yansıyor.

Yeni proje olan Mısır’da yapılacak ikinci bir suyoluyla Ümit Burnu’nu dolaşmak yerine kısalan güzergah ve artan kapasiteyle ABD, bu bölgedeki deniz ticaret hatları üzerindeki nüfuzunu daha da artırabilecektir.

6.Bir Kuşak Bir Yol Projesi (Yeni İpek Yolu): İpek demiryolu projesi ile Asya Kıta’sındaki doğal kaynaklar ile Avrupa sanayinin ihtiyacı karşılanırken, Çin mallarının Avrupa' ya kolay ulaşması sağlanmış olacaktır. İpek demiryolu projesi ülkemizin de gerek hammadde temini ve ürettiği ürünleri satmak için yeni fırsatlara sahip olmasını sağlayarak ihracatımızı olumlu etkileyecektir.

Hatırlayınız, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış nedenlerinden biri olarak Ümit Burnu üzerinden taşımacılığın yapılması ile İpek Yolu’nun ekonomik özelliğini kaybetmesi öne sürülmekteydi. Bu durumda ülkemizden geçecek olan İpek Yolu’nun ülkemiz ticareti üzerinde olumlu etkileri olabilir. Olumlu etki yapılacak çok taraflı anlaşmaların içeriğine ve uygulamalarına bağlı olacaktır.

Ülkemizin yer aldığı İpek demiryolu projesi Süveyş kanalının önemini azaltacak ve ABD'nin hedeflediği deniz ticaret yolunun kontrolünü olumsuz etkileyecektir. İpek demiryolu projesinin ülkemiz çıkarlarına yönelik etkisi olumlu olabilir.

7.Doğu Akdeniz Petrol ve Doğalgaz Yatakları: ABD yönetimine yakın ülkeler, Kıbrıs adası açıklarında ve Doğu Akdeniz'deki mevcut doğalgaz yataklarının işletilmesinde, elde edilecek gelirin paylaşımında, kontrolünde etkin olmak istemektedir. Karşımıza Mısır, Rum Kesimi ve İsrail çıkmaktadır. Bu konuda ABD ve üç ülke ile menfaatlerimiz uyuşmamaktadır.
 
8.Taşeron Örgütler ve Bölgede Devletçiklerin Kurulması: ABD bölgedeki ülkeleri parçalayarak,  tehdit teşkil etmeyecek yönetilebilir uydu devletler ve kendi güdümünde taşeron örgütler kurmak istemektedir.

Bölgemizde kurulması hedeflenen Kuzey Irak’taki Kürt devleti ve Suriye'de kurulması olası yeni devletçiler bu yöndeki adımlardır. YPG/PKK ve diğer terör örgütlerinin desteklenmesi bu kapsamdadır.


Önemli hatırlatma da, son yıllardaki çatışmalarda ABD’nin yeni savaş konseptini devreye sokmuş olmasıdır. Kendi askeri yerine cephede para ve lojistik destek beraberinde farklı örgütleri savaştırmaktadır. Yani taşeron kullanmaktadır. Bu süreçte hava desteğini sağlamaktadır. YPG ve diğer örgütler, Peşmerge kimin taşeronudur, nerede ve ne için kullanılacaktır.

9.İsrail'in Güvenliği: Ortadoğu'daki Müslüman ülkelerin parçalanmış hali, zayıf ekonomileri ve kendi iç sorunları İsrail’in bölgedeki güvenliğine katkı sağlamaktadır. Parçalanmış ve zayıf Müslüman ülkelerin varlığı İsrail-Filistin sorunun çözümünde İsrail devletine ve ABD'ye avantaj sağlayacaktır.
 
10.İki Kutupludan Çok kutuplu Dünyaya: İki kutuplu dünyanın sona ermesi ile tüm ülkelerin çok taraflı ilişkilerini sürdürmeleri ve ikili ilişkilerde ekonomik temelli değerlerin ağırlıklı olması ile ABD tüm dünyada eskisi gibi güçlü ve etkin olamamaktadır.

Günümüzde ülkeler bir bloğa bağlı olarak değil, her konuyu ayrı değerlendirerek menfaatlerine uygun davranabilmektedir. Küreselleşmenin ve dünya ticaretindeki serbestleşmenin ve sosyal medya ve iletişimin etkisi ile çok kutuplu bir dünya oluşmuştur.

ABD politikalarından ayrışmada ABD'nin Suriye politikaları etkin olmuştur. Bu ise ABD ile birçok konuda ayrışmamıza neden olmaktadır. ABD'nin bölgesel politikalarının sonuçları Türk kamuoyu tarafından ülkemiz için bir beka sorunu olarak görülmektedir.

Çok kutuplu dünyanın oluşması ve ekonomik ilişkilerin doğal sonucu olmasının yanı sıra ABD'nin Suriye politikalarından aldıkları derslerin etkisiyle ülkemizi yönetenler, son dönemde ABD'nin istediklerine, menfaatlerine göre değil ülkemizin milli menfaatlerine göre karar vermektedirler.

11.Milli Silah Sanayinin Gelişimi: Ülkemizin savunma sanayinde yaptığı atılımlar ile ABD'nin silah ve teknolojik bağımlılığımız sona ermektedir, aynı zamanda ABD için ülkemizin pazar olma özelliğini ortadan kalkmaktadır.

Bazı ürünlerde -İnsansız Hava Araçları gibi- dış pazarlarda ABD'ye rakip olarak ABD'nin ekonomik çıkarlarına darbe vurmaktadır.

12.Dolar Dışında Başka Para Biriminin Kullanılması: ABD bastığı para ile ülke ekonomisini finanse etmekte ve para arzı artmasına rağmen bu enflasyonist etki dolara olan mevcut talebin artması ile dengelenmektedir.

Amerikan ekonomisine destek olan diğer ülkelerin ABD dolarını ticarette kullanmalarından dolayı oluşan aşırı talep sayesinde ABD ekonomisinde enflasyon beklenenden düşük olmaktadır. (Basılan paranın yaratacağı enflasyondan daha düşük enflasyon olmaktadır.) Dünyada dolar kullanımının azalması Amerikan ekonomisini olumsuz etkileyecektir.

Türkiye, Rusya ve İran gibi ülkelerin dolarla ticaret yapmak yerine başka para birimi veya kendi para birimlerini kullanmaları konusunda yapılan çalışmalar giderek artmaktadır. ABD, dolar kullanımının azaltılmasını ve başka para birimlerinin kullanılmasını hasmane bir yaklaşım olarak algılamaktadır.

Bununla birlikte ABD'nin Türkiye'ye karşı uyguladığı ekonomik savaş hamlesi, dünyada doların silah olarak kullanabileceği düşüncesinin oluşmasına neden olarak firmaların ve sermaye gruplarının risk analizi yapmalarına neden olmuştur.

Uluslararası Ticarette başka para birimi veya ortak bir değerin kullanımının dünyada yaygınlaşması ABD için büyük bir ekonomik tehdittir. Türkiye'nin bu konudaki çalışmaları ve açıklamalarının ABD tarafından tehdit olarak algılanması kuvvetle muhtemeldir.

13.Ülkemizin Sermaye Hareketleri ve Yatırım İçin Cazibe Merkezi Olması:  

ABD, ülkemizin yatırım yapılabilecek ülke olması ve yabancı sermayenin (Çin, Japon, Kore ve Arap) ülkemizde yatırım yapması durumunda gelecekte hızlı bir yapısal değişiklik potansiyelini gördüğü için ülkemiz için tehdit olan terör örgütlerini desteklemeye devam etmektedir. Terör turizm ve sermaye hareketlerini olumsuz etkilemektedir.

Geçen yazımda şu satırları yazmıştım. "ABD yalnızca papaz Brunson'u istememektedir, aynı zamanda ülkemizi hizaya sokmak, diz çöktürmek istemektedir. Papaz bir araçtır. ABD papazı isterken amacı Türkiye'yi zamanla istediği noktaya doğru çekmektir. Papazı verseniz de yeni talepler gelecektir, talep listesi genişleyecektir çünkü Papazı vermek, ABD'nin amaç araç ilişkisini karşılamaz. "

Sarah Sanders, 15 Ağustos 2018 tarihinde yaptığı basın açıklamasında "Şu anda geçerli olan çelik vergisi, Papaz Brunson'ın serbest bırakılmasıyla kaldırılmaz; çünkü bunlar ulusal güvenliğimizle ilgili." dedi.

Söylenen güvenlik kavramı ile Condoleezza Rice'ın 2003 yılında yazdığı yazıda bahsettiği Amerika'nın güvenliği ile ilgilidir açıklaması ve uzun vadeli politikaları %100 uyumludur.

ABD, ülkemizin gelişmekte ve büyümekte olan ekonomisi ile Ortadoğu'da bir aktör haline gelmeye başladığını ve uzun vadede gelişmenin ve büyümenin Ortadoğu'daki Amerika'nın ekonomik çıkarlarını şu konularda etkileyebileceğini düşünmektedir.

-Sermaye hareketlerinde yatırımların ülkemize yönlenmesiyle, yatırımlarla artacak ve çeşitlenecek üretimle, pazar paylaşımında, enerji arzının kontrolü ve enerji işletmelerinden elde edilecek gelirlerin paylaşımında ve ticaret yollarının kontrolü ile etkin olabileceğini düşünmektedir.
 
-Türkiye'nin doğalgaz ve petrol boru hatları ile enerji arzında etkin olmasından memnuniyet duymamaktadır. Doğu Akdeniz'de bulunan petrol ve doğalgaz yataklarının işletilmesinde etkin olmak istemekte ve Türkiye'yi Kıbrıs sorununda çözüme zorlayarak oyun dışı bırakmak istemektedir.

ABD dünya liderliğini sürdürmek için Ortadoğu'daki dönüşümü tamamlamak zorundadır. Bu dönüşümde önündeki iki önemli engel Türkiye ve İran'dır. İlk adımda Türkiye'yi İran'a karşı kullanmak istemektedir. Sonra sıra bize gelecektir. ABD dünyada etki edebildiği tüm ülkelere İran'a ambargo uygulanması yönünde telkinde bulunmaktadır. Mevzu bahis olan Birleşmiş Milletler ambargosu değildir. ABD'nin tek taraflı olarak kendi başına aldığı bir karardır ve tüm dünyadan beklenti içinde olduğu destek hususunda henüz kapsamlı bir uzlaşma sağlanamamıştır.

İran'a karşı kullanamaması durumunda, ülkemizi istikrarsızlığa sürüklemek için her şeyi yapacaktır. ABD sıranın bize geldiğini kararları ile ortaya koymaktadır.

Çünkü Ortadoğu’da milli menfaat ve politikalarımız Amerika’nın politikaları ile çelişmekte ve yer yer çatışmaktadır. ABD için Türkiye bir güvenlik meselesi gibi görülmektedir, basın açıklamalarından bunu anlayabiliriz.

ABD'nin güvenlikte esas olarak aldığı pek çok husus yukarıda açıkladığım esaslar kapsamında ekonomik temellidir.

Türkiye ABD'nin yukarıda sayılan nedenlerden dolayı şekillendirmek ve dönüştürmek istediği Ortadoğu'daki hedef ülkelerden biridir. ABD'nin ülkemize karşı politikası; gerginlik, hafif yumuşama ve tekrar gerginlik şeklinde sürecektir.

ABD işine geldiğinde ilişkileri yumuşatacak, gerginlik olduğunda ise sürekli yeni uygulamalara yönelerek ülkemizi tedirgin edecek, ekonomimizi özellikle olumsuz etkileme yönündeki çabasını sürdürecektir.


Hiç istemesek de, ABD'nin kendi güvenliğini sağlamak için alacağı birçok karar ve uygulamalar nedeniyle önümüzdeki dönemde ülkemiz gerek ekonomik gerek beşeri maliyet ödemek zorunda kalabilir.

Ciddi bir devlet geleneğine sahip olan ülkemizin ABD ile iyi ilişkilere sahip olmak istemesi tarihten bu yana gelen köklü geleneğimiz düşünüldüğünde anlayışla karşılanabilir lakin ABD'nin stratejilerine, uygulanacak dengeli politikalar vasıtasıyla çok kutuplu bir dünyada olduğumuzun bilinci ile yaklaşmalıyız.

Biz Mustafa Kemal Atatürk'ün izlediği dış politikaya benzer bölgesel işbirlikleri ve denge politikaları ile barışı korumaya gayret ederken güçlü bir ordu tesis ederek, ülkemiz savunmasına hazır olmalıyız.

Bu dönemde uygulanması gereken ana stratejileri bir sonraki yazımda ele alacağım.

Ne Rusya, Ne Amerika, Ne Çin, Her şey Vatan İçin;

Saygılarımla
Fikret GUZELLER
Kaynaklar: